Hakasya’da ilk arkeolojik çalışmalar Daniel Gottlieb Messerschmidt tarafından 1721 yılında yapılmıştır. Messerschmidt’in Hakasya’nın Kuzeybatı bölgelerinde 1721-1722 senelerinde başladığı bu çalışmalar sadece Hakasya için değil tüm Sibirya bölgesi dahilinde yapılan ilk kazılar oldu. Böylece Sibirya Arkeolojisinin çıkış noktası Hakasya toprakları olmuş oldu.
HAKASYA’NIN EN ESKİ
ÇAĞLARI 45.000-10.000
Hakasya’da en eski
insan kalıntıları bundan yaklaşık 45.000 yıl öncesine tarihlenen Orta
Paleolotik Döneme rastlar. Bogradskogo alanında bulunan mağaralarda Neanderthal
insanlarına ait mağara hayatını yansıtan kalıntılar bulunmuştur. Bizon, geyik,
at ve gergedan gibi hayvanlara ait kemikler bu insanların beslenme ve
avcılıkları hakkında bilgiler sunmaktadır. Kuvars türü taşlardan pulcuklar
şeklinde düzeltiler yapılmış taş aletler kullanmaktaydılar. Hakasya‘da modern
insan sapiens sapiens’in görülmeye başladığı dönem ise yaklaşık 35.000 yıl
öncesine aittir. Yani bu tarihle
birlikte Hakasya’da Üst Paleolitik dönem başlamıştır. Böylelikle Hakasya’da ilk
sanat eserleri de üretilmeye başlanmıştır. Syya adlı merkezde bulunan geniş
çukurlar, barınak, konaklama ve bulunan ateş izlerinden anlaşıldığı kadarıyla
beslenme alanları olarak kullanılmıştır. yerleşimlerde bulunan malahit ve
hematit gibi maddeler boya olarak kullanılmıştır. Pek çok diğer Paleolitik
merkezden de bildiğimiz gibi bu tür maddeler dönem insanlarının vücutlarını
boyamada, yüzlerine maskeler yapmada dini törenler öncesinde yaptıkları
uygulamalardır. Bu çağda ilk kez taş, kemik ve hatta geyik dişi gibi
malzemelerden boncuklar ve muskalar yapılmaya başlanmış bu tür sanat eserleri
mezarlara ölü armağanı olarak bırakılmıştır.
HAKASYA’DA MEZOLİTİK
ÇAĞ: MÖ. 10.000- 6.000
Paleolitik Çağdaki
buzul etkisinden kurtulmaya başlayan dünyada 10.000 yıl önce günümüzün iklim
koşulları belirmeye başladı. Bu durum Hakasya topraklarında da farklılıklara neden
oldu. Paleolitik Çağın mağara adamları soğuk iklimde yaşayan ren geyiği ve
mamut gibi devasa hayvanları avlayarak besleniyordu. Fakat iklimin giderek
ısınmaya başlamasıyla bu tür soğuk iklim hayvanları Hakasya topraklarını terk
ederek daha kuzey bölgelere çekildiler. Hakasya’da ise orman-bozkır ikliminin
küçük ve hareketli hayvanları hakim olmaya başladı. Bu hiç şüphesiz avcılık
sistemlerinde de değişimlere sebep oldu. Daha önce büyük mızraklar ile geyik
avlayan insanlar artık OK ve YAYI kullanmaya başladılar. Böylelikle avcılık
sistemlerinde bir çığır açmış oldular. Av aletleri mikrolit dediğimiz çok küçük
bir sürü taş parçanın, bir sapa tutturulması ile oluşturulmuş komplike bir yapı
almıştır. Mezolitik Çağ ile bu bölgede ilk kez taştan kap kacak kullanımı da
başlamış oldu. Bu beslenme tarzında büyük bir değişiklik demekti. Zira taş
kaplar sıvı yemeklerin pişirilmesinde kullanılacak böylece Hakas insanları
sadece katı besinlerden oluşan bir av mutfağından; sulu besinlerin de
kullanıldığı bir beslenme tarzını benimsemeye başlayacaklardır.
NEOLİTİK ÇAĞ: MÖ 6.000-
3.500
Hakasya’da Ortadoğu
halklarında olduğu gibi gerçek bir Neolitik Çağdan bahsetmek zordur. Bu çağ
boyunca Hakas insanları bir Neolitik insanın yaptığı gibi besim üretimine
geçmemiş daha çok eski çağlarda olduğu gibi avcı toplayıcılık ile geçinmiştir.
Yine de taştan bir takım tahıl öğütme aletleri, Neolitik Çağ için tipik olan
küçük üçgen taş keskiler vb. aletler kullanılmıştır. kara avcılığının yanında
su avcılığı da çok önemli bir yer edinmiştir. Taştan yapılmış olta
kancalarındaki artış bunu göstermektedir. Yine taştan yapma balık şeklindeki
küçük balık yemleri ise oldukça ilginç birer eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu dönem insanlarının bir kısmı için yarı yerleşik hayatı benimsedikleri
söylenebilir. İnsanlar çukura gömülü kulübe benzeri evlerden oluşan köylerde
yaşıyorlardı. Hakasya’da ilk kez seramikten çanak çömlek Neolitik Çağ'da üretilmeye başlanmıştır. Angara
nehri boyunca bölgeye yeni gelen halklar yanlarında daha önce Hakasyalıların
hiç bilmediği seramiği de getirmiştir. Bu çömlekler yuvarsı şişkin gövdeli
basit kaplardı ve çizi bezekler ile süslüydüler. Yeni gelen bu insanlar
Hakasya’da bir ilke daha imza attılar. Bu çağ ile birlikte ilk defa kaya
resimleri yapılmaya başlandı.
AFANASİEV KÜLTÜRÜ
(KALKOLİTİK ÇAĞ) MÖ.3.500-2.500
Bu kültürün oluşumunda
önemli etkileri olan kişiler barıdan geliyordu. Avrupalı insanlar Hakasya’ya
ilk kez bu çağda gelmeye başladılar. Fakat Kafkasya kökenli yeni gelen bu
insanlar bölgede bir değişime sebep olmaktan çok yerel halk içinde eridi ve
Afanasiev kültürün oluşumunu sağladılar. Bu kültür ile birlikte Hakasya’da taş
çağları son bulur ve ilk defa maden kullanımı başlamıştır. aynı zamanda ilk kez
boğa-sığır yetiştiriciliği de bu dönemde başlar. Bakıra katılan arsenik ile
tunç elde edilmiştir. Daha önceleri taştan yapılan balık kancaları da artık
tunçtan yapılmaya başlar. Düz bir levhadan yapılan demir bilezik de bölgede
kullanılan en eski demir objedir. Altın ve gümüşe ait en eski buluntular da
küçük süs eşyaları şeklinde bu kültür ile görülmeye başlar. Orta Asya ve
Sibirya’da KURGAN dediğimiz mezar tipine ait gerçekçi ilk örnekler de Afanasiev
kültürle birlikte ortaya çıkar. Bu dönemde yumurta biçiminde yapılmış ve 200
litre sıvıyı taşıyabilecek şekilde yapılmış seramik depo kapları da
üretilmiştir. Devasa boyutlara ulaşabilen bu seramik küplerin üzerleri
çizgiler, noktalar ve taramalar ile süslenmiştir.
OKUNEV KÜLTÜRÜ MÖ
2.500- 1.800
Afanasiev kültürü ile
görülen Avrupalı insanlar, Okunev kültürü ile tamamen ortadan kaybolurlar.
Okunev kültürün yaratıcıları bölgenin yerel haklarıdır. Bu kültür ile birlikte
adeta yerli halk batıdan gelenlere karşı yeniden öne geçmiştir. Kurt, ayı ve
geyik gibi hayvanların dişlerinin tılsımlı güçleri olduğu düşünülerek bunlardan
boncuklar yapılmış ve boyunlara muska gibi asılmıştır. Buradaki asıl amaç hiç
kuşkusuz yırtıcı olan bu hayvanların güç ve avcılık yeteneklerine olan
hayranlık ve bu güçlerin kendilerinde de bulundurma isteğidir. Okunev
halklarının basit çiftler ile çevrelenmiş geçici yerleşimlerde yaşadıkları
görülmüştür. Bunun sebebi yetiştirilen hayvanların çift içinde korunmasını
sağlamak olmalıdır.Okunev döneminde
Hakasya’da devasa anıtlar şeklinde Taş anıtlar dikilmeye başlamıştır. Bu
eserler balbal mantığının kökenlerini gösteren en eski anıtlardır. Tanrı
heykelleri şeklinde düşünülen bu heykellerin bazılarında yüzlerin güneş
şeklinde çizilmesi bu eserlere gün ya da güneş adam denilmesine sebep olmuştur.
Bu tasvirlerin sebebi törenlerde bu tür maskeler takan şamanları canlandırmak
amacıyla yapılmış olmalıdır. Çünkü daha sonraki devirlerde ait mezarlarda
benzeri şekilde boyalı maskeler taşıyan mumyalar bulunmuştur.
ANDRONOVO KÜLTÜRÜ MÖ 1.800-
1.200
Okunev kültüründe geri
plana çekilen Avrupalı halkların Andronovo kültürü ile yeniden ön plana
çıktıklarını görüyoruz. Hakasya ve Orta Asya’da ilk kez ölülerin yakılması
adeti bu kültürde görülür. Ölü yakma geleneği çok açık bir şekilde Avrupalı
aryen kökenli halkların sıkça başvurduğu bir gelenektir. Taş ve çamurdan
yapılan kalıplar vasıtasıyla güçlü ve yoğun bir metal döküm teknolojisi
geliştirilmiştir. Çok sayıda ok ve mızrak ucu, baltalar ve süs eşyaları bu
yöntemler ile dökülmüştür. Andronovo insanlarına ait deri ve yünden yapılma
giysi kalıntıları ele geçmiştir.
KARASUK KÜLTÜRÜ MÖ
1.200- 900
Bu dönem Çin’de de Chou
Hanedanının var olduğu dönemdir. Karasuk ve Chou hanedanının Turani soylu
halklar olduğunu gösteren en önemli deliller bu iki kültürün birbirlerine ve
kendilerinden sonra gelen İskit-Hun kültürlerine olan çok yakından
benzerliğidir. En önemli benzerlikler metal aletlerde ve süs motiflerinde
görülür. Örneğin Chouların kullandıkları bıçaklar Karasuk tipi bıçaklar olup,
bu bıçak tipleri daha sonra Tagar-İskit ve nihayetinde Hun tipi silahların
doğmasına öncülük etmişlerdir. Bu dönemde şamanik büyücülükle doğrudan ilgili
olan ve Türk tarihi boyunca Osmanlılarda dahi görülen Yadacılık dediğimiz
kültüre ait ilk izler görülür. Küçük üçgen nehir çakılarının üzerleri insan
tasvirleri şeklinde çizilmiş ve geometrik motifler ile taranmıştır. Bu taşlar
yağmur yağdırma veya gökle ilgili olaylarda şamanların kullandıkları Yada
taşlarının öncüleridir. Karasuk kültürü doğrudan Türklerle ilgili olan ilk
kültürdür ve bu kültürle birlikte At biniciliğine ait ilk izler de görülmeye
başlar.
Karasuk Kültürü
TAGAR KÜLTÜRÜ MÖ 900-
400/300
Ob nehri boylarına yeni
gelen insanlar ve yerlilerin karışması sonucu oluşan Tagar Kültürü, İskit
kültürünün birincil atasıdır. İskit kültürünün Orta Asya soylu kökenlerini
göstermektedir. Bu dönemde Hakasya’da çok büyük bir nüfus patlaması yaşanır. Tagar
kültürü ile Hakasya ve çevre bölgelerde Tunç çağı sona erer ve Demir çağı
başlar. Demir, altın, gümüş, bronz; silahlar, süs eşyaları, aletler üretilmiş
ve bölge metal teknolojisi adeta zirve yapmıştır. Belirtilen eşyalar hayvan
üslubu dediğimiz üslup ile baştan başa süslenmiştir. Geyiklerin kurtların,
atların, yabani kuşların, yılanlar ve ejderlerin art arda tasvir edildiği tam
bir vahşi hayat canlandırması işlenmiştir.
Tagar Kültürü Altın Geyik süsler
SERGEN ÇİRKİN
BAAYILLLLDDIIMMMMMM.. ÇOKK SAĞOLUNN HARİKA AÇIKLAMIŞSINIZ.
YanıtlaSil