26 Ocak 2012 Perşembe

Eski Türklerde Yada Taşı


Yada Taşına, Yakutça: sata, Altayca: cata, Kıpçakça cay, Arapça: hacerü’l metar, Farsça : seng-i metar (yağmur taşı) adı verilir.  Kaşgarlı Mahmud yad olarak ifade eder. Türk Şaman kültüründe çok önemli bir yeri vardır. Tarihte Türk devletleri arasında bir hükümdarlık simgesi olarak elden ele değiştirilerek gelmiş  olup Anadolu Bektaşiliğinde ve Türkmen boyları arasında bu kültüre ait izler günümüzde dahi mevcuttur. 
Orta Asya'da: Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan devletlerine ait müzelerde ve ayrıca Moğolistan ve Rusya topraklarında, arkeolojik kazılarda açığa çıkarılan bir takım çizili taşlar bu kültürle ilişkilendirilmiştir. Arkeolojik kazılardan çıkarılan bu  eserler İslamiyetten önce Türk tarihi ve mitolojisi hakkında bize önemli bilgiler vermektedir. Şamanların çeşitli ayinlerde kullandığı bu tür eşyaları, Kurgan kazılarından tanımaktayız. Bu amaçla üzerlerine insan betimleri çizilen küçük çakıl taşlarının MÖ. 2. binden itibaren Orta Asya ve Sibirya'da kullanıldığını görürüz. Taşlar basit kazıma tekniği ile bezenmiş ve genellikle üçgen formlu eserlerdir. Çapraz bantlar, zig-zaglar ve şevronlar en çok görünen motiflerdir.
                                             

Yada taşı ile ilgili Çin kaynaklarının naklettiğine göre, Göktürkler‘in kurttan türeyişi ile ilgili efsanelerden birinde, Göktürk kabile reisinin bir kurttan doğduğunu ve diğer kardeşlerinden farklı olduğu belirtilmektedir. Tabiat üstü bir kudrete ve özelliklere sahip olan bu kardeşin yağmur yağması, rüzgarın esmesi hususunda emirler verebildiği belirtilir. Bu   özellikler onların atalarının Hunlardan geldiğini gösteriyor. Zira Hunlar düşmanlarına karşı yağmur dolu ve kar yağdırarak veya fırtına ve rüzgar çıkararak onları mağlup ediyorlardı. Onların V.yy.da kuvvetlenen (Juan-juan) lerin bir istilasına karşı kendilerini bu sayede korudukları kaydedilmiştir. Türkler ve Moğollar, tabiatın hassas dengelerini korumak konusunda son derece dikkatli davranmışlardır. Özellikle av ve süngü törenleri dolayısıyla tabiatın dengesini bozmamak için dikkatli davranırdı. Yat törenlerini bilhassa kışın yapmamak gerekirdi. Çünkü bu işlem bitki ve hayvanlara zarar verdiğine inanılırdı. Yazın ona sık sık başvurmamak lazımdır, zira pek çok kurt ve böceğin ortaya çıkmasına sebep olur. Yadacıların durumuna ise: yadacılığı meslek edinmiş kimselerin hepsi yoksul kimselerdir. Yadacıların yada yapışlarında çoluk çocuklardan birinin ölmesi veya elindeki malını yitirmesi veya hayvanlarının çalınması gibi bir felakete uğradıkları kendilerinden duyulmuştur. Hükümdarlar yadacıların kayıplarını her defasında tazmin etmeye çalışmıştır.
Altay-Türk masallarından olan Kara-atlı Masalı‘nın kahramanlarından Kara-atlı Han’ın oğlunun üstün kuvvet ve cesareti yanında, attığı nara ile dokuz karış kar yağdırdığı, her yandan rüzgar çıktığı zikredilir. Alplerin silahları arasında yada taşı vardır, isterlerse havayı istedikleri gibi değiştirebilirlerdi. Manas Destanı ‘na göre Alp Almanbet çok usta bir yadacı idi. Bozkır destanlarında yada geleneği çok önemli yer tutar. Evliya Çelebi (1611-1682), Kafkasya yollarında seyahat ederken (1641), bir yerli büyücünün galip efsunlarla bulutları gökte toplayıp sağnak boşandırdığını bir ara anlatmıştır. Moğollaşmakta olan bir Türk kavmi Naymanlar da muharebelerde yadacıları kullanıyorlardı. Nitekim Buyruk Han da, bir defasında Cengiz Han a karşı, 1202 yılında bir muharebede bu vasıtaya başvurmuştur. Bu hususa Yakup el-Hamavi’nin eserinde Ahmet es-Samani; bir sene 20000 askeri ile Türkler in üzerine sefer yaptığını Türkler den 60.000 silahlı askerle karşılaştığını günlerce çarpıştığını anlatır. Türk Memluklardan ve diğer askerlerden bir grubun etrafına toplanıp ona yadacıların savaş esnasında büyü yapacaklarını askerlerinin üzerine mahvedici bir dolu yağdıracağını söyler.
                                                                                                                         
Sergen Çirkin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder